YÜN
Tutar bir ah âhûyu yâhûlarda
Kim atar kemendi kalkar divandan
Bir çağ günümüze
*
Aynalarda çok şey görülüptür
Yokken söylenmiş, olmadan görülmüşse
…
…
O hangi yollardan gelir yanımıza.
*
Her ayrılışta en az hüzün vardır
Ellerinde bir şairin
…
…
(Behçet Necatigil)
Bu şiirde birçok kelimenin hem yakın hem uzak mânâları kullanılmıştır. Yün, şâirin eskilerle münasebetini göstermesi bakımından dikkati çekicidir.
Başlığı teşkil eden “yün” kelimesi, şiirin son kelimesiyle ilgilidir. Şair, bu şiirinde görüldüğü üzere, kendi şiir dokusuna, işlediği dil malzemesine (yününe) eski şâirlerden birçok şeyler katmıştır. Bunlar ne zamandır, en eski şiirlerinden beri onun eserlerinde parlar, dikkati çeker.
Yün, Necatigil'in eskilerle bir sohbeti, bir kaynaşma veya anlaşma denemesidir. Şâirin yününe karıştırdığı unsurlardan bir kısmı Şeyh Galib'den gelmektedir.
Düşe kalka hasta-i gam
Mısraı, Galib'in “düştü” redifli gazelinden alınmadır. Beytin aslı şöyledir:
Gehî zîr-i desti serde geh ayağı koltuğunda
Düşe kalka haste-i gam der-i lutf-ı yâre düştü
Necatigil, büyük bir ihtimalle birinci mısraını meydana getiren âhû-yâhû kelimelerini de bu gazelin başka bir beytinden almış, onları kendi şiir yapısı içinde başka bir mânâ ağı içine sokmuştur:
Süzülüp o çeşm-i âhû dedi zevk-i vasla yâhû
Bu değildi neyleyim bu yolum intizâra düştü
“Tutar bir ah” deyimi, “ahı tutmak” deyimi ile ilgilidir. Eskiler âşıkların çıkardıkları (ah)a büyük önem verirlerdi. Onun etrafında bir yığın oyun yapılmıştır. (Âhû) kelimesi, mecazî mânâda sevgili demektir. Şiirdeki kemend, âhû ve tutmak kelimeleri arasında bir bağlantı vardır. Eski şiirde sevgililer zülüflerinin kemendi ile âşıkları yakalarlar. Necatigil, bu fonksiyonu âh'a veriyor. “Yâhû” kelimesi, çeşitli mânâlara gelir. Bugünkü dille o daha ziyade birisine hitap etmek, uyarmak için kullanılır: “Yahu be adam lâftan anlamıyor musun?” Esas mânâsında o (o zat, Tanrı) anlamına gelir. Şeyh Galib'in beytinde “Allahaısmarladık” demektir. Necatigil'in birinci mısraında, o mânâya da alınabilir: Bir ah, âhûyu (sevgiliyi) veda edeceği, ayrılacağı esnada tutar (yakalar).
Divan kelimesi, hem Divan şâirlerinin şiir kitabı, hem sedir ve sofa mânâlarına gelir. Birinci şiir cümlesinde şöyle bir mânâ da vardır: Kim divandan kalkar da kemendi atarak, bir ah ile âhûyu, yâhûlarla günümüze getirir. Bugün artık bu edebiyattan uzaklaştık mânâsına.
Kim atar kemendi kalkar divandan
Mısraında şu mânâlar da vardır: a) Kemend kelimesi divana girmiştir, kim bu kelimeyi ondan çıkarabilir; b) Divan edebiyatında kemendi atan kimdir? Âşık mı, sevgili mi?; c) Rahat rahat divana (sedire) uzanmışken, kim rahatını bozar (kim divandan kalkar da kemend atar).
Burada bu cümlelerden hangisi metne uygundur diye soramayız. Zira şâir, kelimeleri değişik mânâlara çekilsin diye, bile bile böyle kullanmıştır. Oyunun esası ve gayesi budur.
Aynalarda çok şey görülüptür
Mısraını Necatigil'in kendisi mi söylemiştir, eski bir şâirden mi almıştır, bilmiyorum.
Divan edebiyatında aynaya da büyük önem verirler. Kâinat ve insan kalbi, Tanrı'yı aksettiren bir aynaya benzetilir. “Aynalarda çok şeyin görülmesi” tek bir mânânın bulunmayışına da delâlet eder. Bu bakımdan Necatigil'in şiirlerine uyar. Alelâde ayna sadece karşısında var olanı, tek bir şeyi aksettirir. Burada masallarda olduğu gibi, büyülü bir ayna söz konusudur. Bu öyle bir aynadır ki, karşısında bir şey yokken de içinde hayaller belirir. Şiir ille de dış âlemde bir varlığa delâlet etmez. Dışı aksettiren şiirin tek bir mânâsı vardır. Halbuki Divan şâirlerininki veya Necatigil'inki gibi, kelime oyununa dayanan şiirlerde açık seçik bir mânâ yokken de bir şeyler görülebilir. Necatigil, burada, bugün yaşamayan, fakat eserlerinde birçok şeyler görülen şâirleri de kasdetmiş olabilir.
Geçmiş hapsi cümle / ten
Mısraını, öncekilere bağlayarak, böyle bir mânâ vermek mümkündür. Şâir “cümle / ten” kelimesini ikiye bölerek tevriye yapıyor.
Eski şâirlerin hepsi ölmüş gitmiş, fakat şiirleri kalmış; onlara bakınca çok şey görüyoruz. Yok oldu sandığımız şeyler, bilinmez yollardan bize geri dönüyorlar. Misali, işte Şeyh Galip.
Düşe kalka hasta-i gam
O hangi yollardan gelir yanımıza
Son parçadaki cümlelere de değişik mânâlar vermek mümkündür.
Her ayrılışta en az hüzün vardır
Mısraı, alışılmışın dışında bir sözdür. Genellikle ayrılışlar hüzünlü sayılır. Fakat ayrılış, aynı zamanda alışkanlıklardan kurtuluş, yeni oluş demektir. Ayrılıkları sevince çevirmek, bir şâirin ellerindedir. Geçmişe ait şeyler, bu şiirde olduğu gibi, “bir şâirin ellerinde parlar”.
Okuyucu her kelimenin ikinci uzak mânâlarına dikkat etmek suretiyle, ikinci şiirde oynanan kelime oyununu bizzat takip edebilir. (...)
Divan şiirinde mazmunlar mânâları kalıplaştırdığı, belli kelimelerle yapıldığı için çözümleri kolay ve basittir. Necatigil'in bu nevi şiirlerinde mânâ mısra ve şiir boyunca yanıp sönen ışıklar gibi gider gelir.
Bu bir kelime oyunudur ama, o şâiri düşüncelerini ifade etmekten alıkoymaz. Bununla beraber, Necatigil'i okurken, onun susma, saklama, yarım bırakma, atlamaya da önem verdiğini unutmamak lâzımdır. Onları tamamlamak biraz da okuyucuya düşer.
(Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 2, Dergâh Yay. , 4. Bs, İst. 1984, S. 229)
0% |